kaskati

kaskati
kȁskati (Ø) nesvrš. <prez. -ām, pril. sad. -ajūći, gl. im. -ānje>
DEFINICIJA
dem. gl. kasati u zn. polagano se kretati uz prekide ili uz teškoće
ETIMOLOGIJA
vidi kas

Hrvatski jezični portal. 2014.

Игры ⚽ Поможем написать курсовую

Look at other dictionaries:

  • kaskatı — sf. 1) Çok katı Kaskatı vücudumla kalakaldım. 2) zf. Kıpırdamaksızın, hareketsiz veya donmuş olarak Evin önünde kaskatı duruyordu. 3) mec. Acımasız, hoşgörüsüz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kaskatı kesilmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kaskatı kesilmek — aşırı coşku, soğuk, korku, üzüntü vb. etkisiyle hareket edemeyecek, bir şey söylemeyecek duruma gelmek, donup kalmak Kaskatı kesilmiş vücudu, suyun hafif akıntısına uyarak yavaş yavaş uzaklaştı. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Turkish vocabulary — This article is a companion to Turkish grammar and contains some information that might be considered grammatical. The purpose of this article is mainly to show the use of some of the yapım ekleri structural suffixes of the Turkish language, as… …   Wikipedia

  • kȁsati — (∅) nesvrš. 〈prez. ām, pril. sad. ajūći, gl. im. ānje〉 1. {{001f}}kretati se kasom (o konju i o drugim životinjama) 2. {{001f}}razg. sporo stizati (za kim, za čim); kaskati …   Veliki rječnik hrvatskoga jezika

  • çırçıplak — sf., ğı Çırılçıplak Hasta binlerle, bakan yok; diriler çırçıplak / Ölüler kaskatı olmuş, hani kim kaldıracak? M. A. Ersoy …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dimdik — sf., ği 1) Çok dik 2) Sağlıklı, zinde Müsteşar dimdik, sert adımlar atıyor. P. Safa 3) Sıkıntıları karşılayacak durumda olan, baş eğmeyen, metin 4) zf. Çok dik bir biçimde 5) zf. Sağa sola sapmadan, dosdoğru Çevik adımlarla dimdik yürüyen, uzun… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hafif — sf., Ar. ḫafīf 1) Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı 2) Güç veya yorucu olmayan, kolay Hafif bir iş. 3) Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa Hafif bir kadın. 4) Miktarı az, sindirimi kolay (yiyecek) Onlar da akşam yemeğini pek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kupkuru — sf. 1) Çok kuru Ağaçlar çıplak, demir gibi kaskatı ve kupkuru. P. Safa 2) mec. Belirgin, net Kazanç, her yerde kupkuru, dümdüz, apaçık menfaattir. F. R. Atay Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kupkuru etmek kupkuru kesilmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yuvarlanmak — nsz 1) Kendi üzerinde dönerek hareket etmek Fıçı yuvarlanıyor. 2) Dökülerek düşmek Bu hayvancıklara bakarken gözlerimden yaşların yuvarlandığını ve toplandığını duydum. M. Ş. Esendal 3) Devrilmek, düşmek Kapı açılır açılmaz yüzükoyun ve kaskatı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kasati — kȁsati (Ø) nesvrš. <prez. ām, pril. sad. ajūći, gl. im. ānje> DEFINICIJA 1. kretati se kasom (o konju i o drugim životinjama) 2. razg. sporo stizati (za kim, za čim); kaskati ETIMOLOGIJA vidi kas …   Hrvatski jezični portal

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”